Kapitalist düzenin çarpık yapısının bir kez daha gözler önüne serildiği yeni bir rapor, Amerika Birleşik Devletleri’nde ekonomik eşitsizliklerin derinleştiğini gözler önüne seriyor. Bloomberg’in aktardığına göre, ABD’de kapitalizmin zirvesine çıkmak, yani en zengin yüzde 1’lik dilime girebilmek için gereken servet miktarı, bir yıl içinde %15 artarak 5,8 milyon dolara ulaştı.
Bu artış, sadece ABD’de değil, dünya genelinde ekonomik adaletsizliklerin daha da keskinleştiğinin bir göstergesi. Özellikle Monako gibi ülkelerde bu rakamın 12,9 milyon dolara kadar çıkması, kapitalizmin lüks ve aşırı zenginlik peşinde koşan bir azınlığın elinde yoğunlaştığını açıkça ortaya koyuyor.
Dünya Bankası verilerine göre, Monako’nun kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılası, Doğu Afrika ülkesi Burundi’nin 900 katından daha fazla. Bu, kapitalist sistemin dünya çapında yarattığı uçurumun çarpıcı bir örneği. Pandemi ve Rusya’nın Ukrayna işgali gibi küresel krizler, enerji ve gıda fiyatlarını yükselterek özellikle yoksul ülkeleri zor durumda bırakırken, dünyanın en zengin 500 kişisi servetlerine 1,5 trilyon dolar ekleyerek bu krizlerden karlı çıkmayı başardı.
Bu rapor, kapitalizmin bireysel zenginlik peşinde koşarken toplumsal refahı ve eşitliği hiçe saydığını gösteren somut bir örnektir. Servetin küçük bir elit kesim tarafından yoğunlaştırılması, çoğunluğun ise bu zenginliğe erişimden giderek daha fazla dışlanması, kapitalizmin temel çelişkilerinden birini teşkil eder.
Kapitalizmin zirvesine ulaşmanın maliyetinin artması, ekonomik adaletsizliklerin daha da derinleştiğini ve sosyal hareketliliğin giderek imkansız hale geldiğini göstermektedir. Bu durum, Marksistlerin kapitalist sistemin temel yapısal sorunlarına dikkat çekmesi ve daha adil bir dünya düzeni için mücadele etmesi gerektiğini bir kez daha ön plana çıkarıyor.
Kapitalizmin yarattığı bu adaletsiz düzen, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel boyutlarda da derin yaralar açmaktadır. Bu yaraları sarmak ve gerçek anlamda eşit bir toplum inşa etmek, ancak kapitalizmin temel dinamiklerini sorgulayarak ve alternatif bir sistem inşa etme çabalarıyla mümkün olacaktır.
Kaynak: Oksijen