Günümüzde teknolojik olarak büyük sıçramalar yapmış bir toplumda yaşıyoruz. Kapitalist sistemin altında cebimizdeki akıllı telefonlardan, Mars’a giden keşif araçlarına kadar önceden hayal bile edemeyeceğimiz yenilikler görüyoruz.

Ancak bu büyük adımlara rağmen kapitalizm artık bizim çıkarlarımızı gözetmiyor. Bu sistem bir milyar insana temiz su bile veremiyor, küresel ısınmaya karşı duyarsızlığı ise tüm dünyanın geleceğini tehdit etmekte.

Herkesin hak ettiği bir yaşam için sorun, para ya da kaynak sıkıntısı çekiyor olmamız değil. Biliyoruz ki toplumda açlık, yoksulluk, hastalık, savaş ve küresel ısınma problemlerini çözmeye yetecek ve hatta artacak kadar mal üretiliyor. Sorun, bu malların kapitalizmde nasıl kontrol edildiği ve kararların nasıl alındığında.

Kapitalizm derken, bir üretim biçimi olarak bir bütün sistemden bahsediyoruz. Yani kim ya da kimlerin kaynakları ve altyapıyı kontrol ettiğinden – örneğin, büro binaları, çağrı merkezleri, fabrikalar, bankalar vs. Kapitalizm altında bunları kontrol edenler tabii ki insanların sadece küçük bir elit kesimi, toplumun kendisi değil.

Kapitalizmin şu iki belirleyici özelliği bunun nedenidir: Toplumun mal ve kaynaklarının üzerindeki özel mülkiyet ve kar amacı.

Ancak artık bu şekilde sürdüremez olduğumuz birçok kişi için belirginlik kazanıyor. Başka bir dünya sadece mümkün değil, aynı zamanda zorunludur da.

Bu dünya, herkesin temel ihtiyaçlarının karşılandığı, çalışmanın bir anlam bulduğu ve hayatlarımıza değer verilen bir dünyadır. Her türlü baskı ve eşitsizlikten sıyrıldığımız ve insan becerilerini insanların ortak yararı için en iyi şekilde kullanabileceğimiz bir dünya.

Peki, böyle bir toplum neye benzer ve nasıl işlerdi?

Olanaklar

Gelecek hakkında kesin detaylarla bir kehanette bulunamazsak da sosyalist bir toplumun bazı özelliklerinin ve olanaklarının genel hatlarını çizebiliriz.

Daha iyi bir dünya için gerekli olan yeterlilikte teknoloji ve kaynağın hali hazırda mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Fakat teknolojiyi bu yönde, yani daha iyi bir dünya için kullanmak kapitalizmin derdi değil. Bundan dolayı teknolojinin gelişimi sadece, kapitalistler, eğer ondan parasal bir çıkar elde ediyorlarsa gerçekleşiyor. Kapitalizmde sıklıkla ilerlemelerin önüne geçilir ya da ilerlemeler en azından çoğunluğun yararı için kullanılmaz.

Bunun nedeni, bir pazar ekonomisinde neyin, nerede ve ne miktarda üretileceğine her zaman bir avuç süper zenginin karar vermesidir. Bunun alternatifi, sadece, kamuya ait ve demokratik bir biçimde planlanan sosyalist bir ekonomidir. Sosyalist bir ekonomi, toplumun en büyük ihtiyaçlarını en öne koyar.

Genel olarak insanların bir kaç temel ihtiyaçları vardır –bir konut, beslenme, ulaşım, eğitim ve sağlık. Bu konularda yaptıklarımızın birçoğu şuan elektronik olarak gerçekleşir. Alışveriş yapar, fatura ödemelerimizi ve bankacılık işlemlerimizi online yapar ve günlük yaşamımızda bize yardımcı olması için sayısız uygulama kullanırız. Günümüzde yaptığımız her şey, bir biçimde hesaplanır ya da takip altına alınır.

Bir toplumu nasıl planlayacağımız konusundan bugün her zamankinden daha fazla bir bilgiye sahibiz. İnternet, bu bilgileri dünyayla anında paylaşmamızı sağlıyor. Üretimin verimli olması, atıkların ortadan kaldırılması ve çevresel krizin çözümüne başlanması için bu bilgileri kullanmak çok kolay olacaktır. Bunun yerine, kapitalistler, topladıkları bilgileri, tamamen daha fazla kâr elde etmek için kullanırlar!

Online envanterlerinin kullanımı sayesinde, gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şeylerin tamamını hesaplamak ve planlamak çok kolay olurdu. Bu şekilde kapitalizmin doğasına özgü olan aşırı üretimi bertaraf etmek için uğraşırdık.

Kamuya ait ve demokratik olarak planlanan bir ekonomide, şuan ekonomiyi denetiminde tutan tüm büyük şirketler işçi sınıfının denetimine geçerdi. Bu büyük şirketler tarafından üretilmiş olan zenginliği ihtiyacımız olan istihdam, barınma ve hizmetler için kullanırdık. Bu “paranın nereden geldiği” sorun değil. Zenginlik, halihazırda zaten yaratılmıştır, sorun zengin bir azınlığın onu kendisi için istiflemesinde. Sosyalizm tüm bunları değiştirirdi. Zenginliği, onu yaratan insanlara geri verirdi.

Demokrasi

Elbette bu planlı ekonomiyi yönetmek için bugünün politikacılarına güvenemeyiz. Gerçekten demokratik olan yeni yapılar oluşturmamız lazım. Sosyalist demokrasi kapitalizmin parlamenter demokrasilerden çok daha geniş kapsamlı olurdu.  Sosyalist demokraside herkesin toplumun ve ekonominin nasıl işleyeceği üzerine kararlara katılma hakkı vardır.

Sosyalist demokrasi, işletmelerden mahalleye ve daha büyük bölgelere kadar komitelerin oluşturulmasıyla gerçekleştirilir. Komiteler, yaptıklarından sorumlu olan (hesap verebilir) ve temsil ettikleri insanların talepleri doğrultusunda hareket etmedikleri takdirde her zaman geri çağırılabilecek seçilmiş temsilcilerden oluşurlar. Dahası, politikacıların profesyonelleşmesini engellemek için, bunların ücretleri bir işçi ücreti kadar olur.

Planlı ekonomiyi hayata geçirmek için oluşturulan demokratik yapılarla birlikte, sosyalist toplumda ilk göreceğimiz şeylerden bir tanesi, yaşam standartlarımızda çok hızlı bir iyileşmenin olması olurdu.

İlk iş olarak, yüzbinlerce iş alanı yaratabilecek, yararlı kamusal hizmetlere dair bir plan hayata geçirilirdi. Toplumsal bir faydası olmayan işlerde çalışanlara ve işsizlere, bu plana dahil olmaları için eğitim ve öğretim verilirdi.

Süratle yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanımına geçerdik. Toplu ulaşım ağını genişletir, daha fazla okul ve hastane yapar var olanları geliştirirdik. Evsizlik sorununu çözmek için kullanışlı toplu konutlar inşa eder ve ihtiyacımız olan toplumsal hizmetlere yatırım yapardık.

İşsizliği ortadan kaldırmak için haftalık çalışma süresini ücret kaybı olmadan düşürürdük. Asgari ücreti, gerçek geçim giderlerini karşılayacak seviyeye yükseltir ve temel ihtiyaçları biran evvel ücretsiz hale getirirdik.

Bu değişimler, harcayabileceğimiz gelirimizin ve yaşam standardımızın hızlı bir şekilde yükselmesi anlamına gelir. Bu şekilde, stres ve gelecek kaygısı (belirsizlik) hızlı bir şekilde düşerdi. Bu da insanların ruh sağlığında hızlı bir düzelmeyi sağlardı.

Sosyalizmle birlikte eşitsizliklerin ve baskıların olmadığı bir dünyanın ortaya çıkışına tanık olurduk. Sosyalizm, toplumun zenginliğini eşit olarak paylaşmaya çabalayacağından dolayı, doğal olarak ondan başka eşitlik biçimleri ortaya çıkardı. Birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalmak ve kapitalizmin propagandasını yaptığı yapay bölünmelerin aksine önyargı ortadan kalkmaya başlardı.

Tabii ki, bu süreç kendiliğinden gerçekleşmeyecektir. Kapitalizmin bizi ırk, biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve diğer ayrımlarla bölmeye çalışmasının üzerimizde yarattığı hasarları düzeltmek zaman alacaktır. Bütün ayrımcılıkların, engellerin ve dezavantajların ortadan kaldırılması ve ilerici bir yöntemle insanların eğitilmesi için bilinçli bir çaba gösterilmesi gereklidir. Sosyalizm, kapitalizmde var olan sömürü, eşitsizlikler ve hiyerarşinin yerine dayanışmaya ve işbirliğini koymayı amaçlar.

Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden sorumlu büyük şirketlerin, kamunun demokratik denetimi altında olduğunda nelere ulaşılabileceği hayal bile edilemez. Bilgi, kamu yararına herkesin erişimine sunulacağı için aynı konularda araştırma yapan şirketlerin bu bilgileri birbirinden gizlemelerine gerek kalmazdı. Bilim, iklim değişikliği ve hastalıkların tedavisi gibi büyük toplumsal sorunları çözmeye odaklanırdı.

Küresel sistem

Tıpkı kapitalizm küresel bir sistem olduğu gibi sosyalizm de küresel bir sistem olacaktır. Her bir ülkenin, kapitalizmde olduğu gibi, savunma bütçelerine milyarlarca dolar harcaması, gerçek bir uluslararası işbirliğine dayalı bir toplumda gerekli olmazdı. Bu para bazı temel ürünlerin ücretsiz dağıtılmasında, yoksulluğu ortadan kaldırmakta ve yaşam standardının yükseltilmesinde kullanılırdı.

Teknoloji, zamanla bugün düşünebileceğimizden dahi daha öteye geçebilir. Teknoloji, işbirliğine dayalı bir toplumda günümüze kıyasla çok daha hızlı ilerleyebilir. Otomasyon, sosyalizmde olumlu bir şey olurdu. İnsanlarını işlerini kaybetmelerine yol açmak veya onları yoksulluğa itmek yerine otomasyon daha fazla iş alanını ortadan kaldırmadan çalışma saatlerinin azaltılmasına yol açardı.

Böylece insanların hayatındaki boş zamanlarında büyük bir artış ortaya çıkar ve bu boş zamanlarında ne yapacaklarına kendileri karar verdi. Kültürel yaşamda büyük bir devrim meydana gelir ve sanat daha da zenginleşirdi. İster yaratıcılıkta olsun ister diğer türlü, insanların tam potansiyellerine erişme imkânı doğardı.

Sosyalizm, insanlara tutkuyla bağlı oldukları bir çizgide çalışma yapmalarını sağlardı. Birçok insan yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalmadan yeteneklerinin peşinden gidebilir veya istedikleri kariyer için ihtiyaç duydukları eğitimi alabilirdi.

Sosyalizm çok basit bir kavramdır. Toplumun ürettiği serveti herkesin iyiliği için kullanmakla ilgilidir. Yüzde 1’lik kesim iyi koşullarda yaşarken diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya çabaladığı bir dünyadansa zenginliğin bölüşüldüğü bir dünyayı paylaşmakla ilgilidir. Sosyalizm süregelen krizlere, savaşlara ve kıtlığa bir son vermekle ilgilidir.

Sosyalizmi eleştiren bazıları, sosyalizmde insanların çabalamasını sağlayan bir motivasyonun olmadığını ileri sürer. Bunun doğru olmakla ile hiçbir alakası yoktur. Motivasyonumuz toplumun daha iyi bir hale gelmesi olurdu; insanlar için itici güç bu olurdu.

Oscar Wilde’ın sözleriyle “özel mülkiyeti toplumsal zenginliğe çevirerek; rekabeti işbirliği ile ikame ederek, sosyalizm, toplumu daha iyi koşullara doğru yenileyecektir. “