2-6 Mart 1919: Komünist Enternasyonal’in Kuruluşu

2-6 Mart 1919 tarihleri arasında toplanan Komünist Enternasyonal’in (Komintern) ilk kongresi Moskova’da 29 ülkeden 53 delege ile gerçekleşti. Komünist Enternasyonal’in kuruluş kongresi olarak sınıfı mücadelesi açısından bir dönüm noktasını temsil ediyordu. 

Kongre Almanya Ocak Ayaklanmasının bastırılması ve devrimci önderler Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in öldürülmesinin ardından henüz 2 ay bile geçmemişken toplanmıştı. Kongrede her iki önderin adlarının geçmediği neredeyse hiçbir doküman yok gibidir ve bir çok konuşmada anılırlar. 

Kongre’nin gündemi şöyleydi:

1) Kuruluş

2) Raporlar

3) Uluslararası Komünist Konferansı’nın politika beyanı

4) Burjuva demokrasisi ve proletarya diktatörlüğü

5) Bern Konferansı ve sosyalist eğilimlere karşı tutum

6) Uluslararası durum ve İtilaf’ın politikası

7) Manifesto

8) Beyaz terör

9) Büro ve diğer sorular organizasyonuna seçimler.

Rusya Komünist Partisi (RKP (B)) ve Alman Komünist Partisi (KPD), dışında bu delegelerin çoğu küçük devrimci grup ve partileri temsil ediyor olsalar da kongre Lenin’in açılış konuşması ve hemen hemen tüm dökümanlarda ifadesini bulduğu üzere dünya devriminin başlangıç koşullarının oluştuğuna dair bir perspektifi üzerinde toplanmıştı. Lenin, daha açılış konuşmasında emperyalist savaşın ardından ortaya çıkan koşulların işçi sınıfının devrimci hareketi desteklediğini ve uluslararası dünya devriminin tüm ülkelerde başlayıp büyüdüğüne vurgu yapar. 

Komünist Enternasyonalin İlkeleri Dokümanı, kapitalizmin çözülmesi ve içsel ayrışması ve dolayısıyla işçi sınıfını komünist devrim çağı anlamında yeni bir çağın doğmakta olduğunu altını çizerken Komünst Enternasyonal’in Manifesto’su Enternasyonal’in görevinin bu sürece devrimin zaferi lehine katkıda bulunmak olduğunu vurgular:

“Dünya Komünist Partisi’nin programını proleter devrimin en büyük öğretmenleri Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılmış bir Manifesto biçiminde ilan etmesinin üzerinden yetmiş iki yıl geçti. O zamanlar bile, mücadele alanına zar zor girmiş olan komünizm, haklı olarak onların ölümcül düşmanlarından şüphelenen mülk sahibi sınıflara yönelik nefret söylemi, yalanlar, nefret ve zulümle çevriliydi. …  Avrupa, Amerika ve Asya’nın çeşitli ülkelerinin devrimci proletaryasının Sovyet Moskova’da bir araya gelen temsilcileri olan biz komünistler, 72 yıl önce programı ilan edilen davanın halefleri ve başarıları olarak kendimizi hissediyor ve görüyoruz. Görevimiz, işçi sınıfının devrimci deneyimini özetlemek, hareketi oportünizm ve sosyal-yurtseverliğin yozlaştırıcı karışımlarından temizlemek, dünya proletaryasının tüm gerçekten devrimci partilerinin güçlerini bir araya getirmek ve böylece komünist devrim zaferini kolaylaştırmak ve hızlandırmaktır.” (III. Enternasyonal’in Manifestosu)

Birinci Enternasyonal’den Üçüncü’ye

Karl Marx ve Friedrich Engels, sosyalizmin uluslararası bir bakış açısıyla gerçekleştirilmesi gerektiği görüşündeydiler. “İşçi sınıfının kurtuluşu ne yerel ne de ulusal bir görevdir, modern toplumun var olduğu tüm ülkeleri kapsayan ve çözümü en ileri ülkelerin pratik ve teorik işbirliğine bağlı olan bir toplumsal görevdir” (Marx, Uluslararası İşçi Birliği’nin kuruluş bildirgesi). Bu doğrultuda ilk olarak 1864 Uluslararası İşçi Birliği adı altında kurulan Birinci Enternasyonal’in Paris Komünü’nün ardından işlevini tamamladığı gerekçesiyle feshedilmesinden sonra 1889’da İkinci Enternasyonal kurulmuştu. 

Ne var ki 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde İkinci Enternasyonal’in başta en büyük işçi partisi Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) olmak üzere önde gelen partileri kısa süre öncesine kadar savaş karşıtı tutumlarını bir kenara atıp her biri kendi ülkelerinin burjuvazisinin yanında yer alınca bu aynı zamanda İkinci Enternasyonal’in ölümü anlamına geldi.

“Görevlerinin dünya-tarihsel karakterinin farkında olan aydınlanmış işçiler, örgütlü sosyalist hareketlerinin ilk adımlarından itibaren uluslararası birlik için çabaladılar. Aynı şeyin temel taşı 1864’te Londra’da Birinci Enternasyonal’de atıldı. Hohenzollern Almanya’sının içinden büyüdüğü Fransa-Prusya Savaşı, Birinci Enternasyonal’in altını oyarken, aynı zamanda ulusal işçi partilerinin gelişmesine ivme kazandırdı. 1889 gibi erken bir tarihte bu partiler Paris’teki Kongrede birleştiler ve İkinci Enternasyonal örgütünü yarattılar. Ancak bu dönemde işçi hareketinin ağırlık merkezi tamamen ulusal topraklarda, ulusal devletler çerçevesinde, ulusal sanayi temelinde, ulusal parlamentarizm alanındaydı. Onlarca yıllık örgütsel ve ıslah edici çalışma, çoğunluğu sosyal devrim programını sözde kabul eden, ancak gerçekte onu reddeden ve reformizm ve burjuva devlete uyum sağlamada saplanıp kalan bir liderler kuşağı üretti. İkinci Enternasyonal’in önde gelen partilerinin oportünist karakteri, olayların gidişatı işçi partilerinden devrimci mücadele yöntemleri talep ettiği anda, nihayet teşhir edildi ve dünya tarihinin en büyük çöküşüne yol açtı. 1870 Savaşı, toplumsal-devrimci programın arkasında henüz birleşik bir kitle gücünün olmadığı gerçeğini ortaya koyarak Birinci Enternasyonal’e bir darbe indirdiyse, 1914 savaşı, birbirine kaynamış işçi yığınlarının üzerinde, burjuva devletinin bağımlı organları haline gelen partilerin olduğunu göstererek, İkinci Enternasyonal’i öldürdü.” (III. Enternasyonal’in Manifestosu)

Buna rağmen Komünist Enternasyonal, Birinci ve İkinci Enternasyonallerin mirasını reddeden değil, bilakis her ikisinin sınıfı mücadelesinde deneyim ve katkıları üzerinde o mirası sahiplenerek yeni bir Üçüncü Enternasyonal olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre 

Birinci Enternasyonal gelecekteki gelişmeleri öngörüp ve rotasını çizmiş, İkinci Enternasyonal milyonlarca proletaryayı toplayarak örgütlemişti. 

“… Üçüncü Enternasyonal [ise] açık kitle eyleminin, devrimci gerçekleştirmenin Enternasyonal’i, eylem Enternasyonalidir.

Sosyalist eleştiri, burjuva dünya düzenini yeterince damgaladı. Uluslararası komünist partinin görevi, bu düzeni yıkmak ve yerine sosyalist düzenin yapısını dikmektir.” (III. Enternasyonal’in Manifestosu)

Zimmerwald’den Üçüncü Enternasyonal’e

İkinci Enternasyonalin içerisinde zaman içinde üç akım oluşmuştu. Bunlardan ilki işçi sınıfına ihanet ederek Alman Deverimini bastırıp Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’u katleden ‘sosyal şovenistler’dir ki bunlar çoğunluğu oluşturuyordu. İkinci olarak ‘sosyal-pasifistler, Kautskyciler ve alma Bağımsız SPD (USPD)’den oluşan ‘merkezcilerdi’. Üçüncü eğilim ise  Üçüncü Enternasyonal’in kuran ve emperyalist savaşı işçi sınıfının çıkarı için devrime dönüştürme yaklaşımı temsil eden ‘komünistlerdi’.

1914 ihanetinin ardından II. Enternasyonal’in savaş karşıtı “merkezci” ve sol kanadı 5-8 Eylül 1915 tarihleri ​​arasında Bern yakınlarında 12 Avrupa ülkesinden 37 delegenin katıldığı Zimmerwald Konferansı’nda bir araya gelmişti. Bu konferans ve devamında 1 yıl sonra Kienthal’da toplanan ikinci bir konferans, Üçüncü Enternasyonal’in kuruluşuna giden yolda çok önemli bir aşama olacaktı. 

 Ancak “Berne’de eski oportünist Enternasyonal’i yeniden yaratmak ve proletaryanın tüm karışık ve kararsız unsurlarını yeniden birleştirmek için bir girişimde” bulunuluyordu “ve gelecekte başka yerlerde de benzer girişimlerde”  bulunabileceğinden hareketle, “tek ve kenetli Üçüncü Enternasyonal, tüm Komünistlerin uluslararası örgütlenmesi” bu açıdan da gerekli hale geldi  (Üçüncü Enternasyonal’i Oluşturma Önergesi).

Komünist Enternasyonal’in kuruluş kongresinde iki belge bu konuyu ele almaktadır.

“Zimmerwald ve Kienthal konferansları, proletaryanın emperyalist cinayeti şu ya da bu biçimde protesto etmeye hazır olan tüm unsurlarını birleştirmenin önemli olduğu bir zamanda önemliydi. Ancak Zimmerwald Birliği’nde, kesinlikle komünist unsurların yanı sıra, “merkez”, pasifist ve kararsız unsurlar da vardı. Merkezin bu unsurları, Bern konferansının gösterdiği gibi, şimdi devrimci proletaryaya karşı mücadelede sosyal-yurtseverlerle birleşiyor ve böylece Zimmerwald bayrağını gericiliğin çıkarları için kullanıyor.” (Zimmerwald Birliğini’nin feshedilmesine ilişkin açıklama)

“Komünist Enternasyonal Kongresi, Bern Konferansı’nın kurmaya çalıştığı ‘Enternasyonel’i, burjuvazinin yalnızca bir aracı olan ve öyle kalan sarı bir Enternasyonal olarak görmektedir.

Kongre, tüm ülkelerin işçilerini Sarı Enternasyonal’e karşı kararlı bir mücadeleye girmeye ve proletaryanın geniş kitlelerini bu yalancı ve aldatıcı Enternasyonal’den korumaya çağırıyor.” (‘Sosyalist Akımlar ve Bern Konferansı)

Komintern’in Akıbeti

Her ne kadar Lenin’in kapanış konuşmasında “proleter devrimin tüm dünyada zaferi kesindir.

“Uluslararası Sovyet Cumhuriyeti’nin kuruluşu gelecektir” öngörüsü gerçekleşmediyse de Kongrenin ‘devrim çağı’ kanaati doğru bir değerlendirmeye dayanıyordu  ve bir çok ülkede devrimci durumlar ortaya çıktı. Üçüncü Enternasyonal’in bir çok seksiyonu kitle partilerine dönüştüler ve Üçüncü Enternasyonal, işçi sınıfının dünya partisi rolüyle sınıf mücadelesinde önemli rol oynadı. Ancak o sırada Lenin’in öngörüsünün gerçekleşmemesinin somut nedenleri vardı.

Komintern, Sovyetler Birliği’nde ortaya çıkan bürokratikleşme sürecinden kurtulamadı. Lenin’in ölümü ve Troçki’nin etrafındaki güçlerin Stalinist kanatla yapılan savaşta yenilmesinden sonra Komintern bir yozlaşma dönemine girdi. 

Tüm güç, Stalin’in etrafında dönen bürokratik bir kliğin eline geçti ve Komintern’in dünya devrimci hareketini örgütleme hedefi bir kenara atıldı. Dördüncü kongreden sonra, özellikle Stalin’in “tek ülkede sosyalizm” teorisini ortaya atmasından sonra, Komünist Enternasyonal’in tüm politikaları, Sovyet bürokrasisinin dış politikası ve çıkarları doğrultusunda şekillendi.

Dünya işçi sınıfının katlanmak zorunda olduğu maliyetler son derece yüksek oldu. Lenin’in sahip olduğu Sovyetler Birliği’nin dünya devrimi uğruna feda edilebileceği yaklaşımına karşı Stalin, Sovyetler Birliği’ndeki bürokratik kastın çıkarları uğruna dünya devriminin defalarca feda edildiği bir politika ortaya koydu. sadece birkaçını saymak gerekirse Çin, Almanya, İspanya, Yunanistan’daki Stalinist politikalar işçi sınıfı için büyük tarihi yenilgilere yol açtı. Bu, elbette, hareketli ve demokratik bir Enternasyonalden, Moskova’da kararlaştırılan “hat”ı seksiyonlar taşımak için bir taşıma bandına dönüşen Komintern’in iç rejiminin yansımasıydı.

Bugün, savaş, sömürü, yoksulluk ve kapitalist düzenin tüm çelişkileri her düzeyde sürerken, buna karşı mücadelede enternasyonal bir örgütün gerekliliği her zamankinden daha yakıcıdır. Bu yeri doldurulamaz aracı yaratma mücadelesinde, Üçüncü Enternasyonal’in tarihi muazzam dersler içerir.

Son Haberler

  • All Posts
  • Açıklamalar
  • Derlediklerimiz
  • Dünya
  • Duyurular
  • Ekoloji
  • Ekonomi
  • Güncel
  • Gündem
  • Haberler
  • Kadın Hareketi
  • Kültür-Sanat
  • LGBTİQ+
  • SOLDEP-Genç
  • SOLDER
  • Teori/Tarih
  • Türkiye
  • Video
Load More

End of Content.

Sosyalistler Partisi, Türkiye’de sosyalist ideolojiyi benimseyen ve bu doğrultuda politikalar üreten bir siyasi partidir. SOLDEP, toplumsal eşitlik, adalet ve dayanışma ilkeleri üzerine kurulmuş olup, emekçi sınıfların haklarını savunmayı ve sosyal adaleti sağlamayı amaçlar. Partinin temel hedefleri arasında ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi, sosyal hakların genişletilmesi ve demokratik katılımın artırılması yer alır.

Bizden Haberdar Olun.

E-postanızı ekleyin son gelişmelerden haberdar olun.